Kendinden Geçme4
İSTİĞRAK (Kendinden Geçme)
Birinci İstiğrak::
Örnek
Halvette zikrederken, şiddetli bir baş ağrısı ile beraber, buna benzer sesler duydum. Hâlbuki ben, bu hususta sadık ve samimi idim, o huzurdaki ayakların toprağına kendimi feda etmiştim. Bu ses ve sıkıntıları şeyhime anlattım. “Ölmeden ve aklını oynatmadan önce hemen halvetten çık, zikri bırak”, dedi. Ben, “Yolda iken ölmem, herhangi bir (tasavvufî makamda ve) konakta iken ölmemden daha iyidir”, dedim. Bunun üzerine şeyh: “Ben şu andaki iç durumundan haber veriŞeyh yorum. Yok, eğer bu yolda canını feda etmeye samimi olarak azmetmiş isen, bu gibi şeylere neden aldırıyorsun”, şeklinde karşılık verdi. Bu durum ve sıkıntılar Allah Teâlâ bu düğümü çözünceye kadar bir hafta devam etti. Zikir tekrar başıma doğru indi, yerleşti. Mutluluk, nefsin istekleri, ruhların lezzetleri ve kalplerin güzellikleri zuhur etti. Bu kapının açılış sebebi ise o günlerde ihlâsta samimî olarak sebatkâr olmamdır. Onun yardım ve inâyetinden başka, bu kapının açılmasının sebebini bilmiyorum.
İşaret
Bu kuvvetli seslerin sırrı ise zikrin Hakk’ın masivasının zıddı olmasıdır. O bir yere geldiği zaman ilk işi zıddını yok etmektir. Gerçekten ateş ile su birleştirildiğinde ki durumu görürsün. (Zikir Allah Teâlâ’nın dışındaki her şeyi yakar, tüketir).
Ek
Bu davul ve boru seslerini müteakip çeşitli sesler duyarsın. Su şırıltısı, rüzgâr sesi, yanmak üzere olan ateşin çatırtısı, geyik sesi, at ve yavrusunun uyurken çıkardığı ses, fırtınalı havalarda rüzgârın salladığı ağaç yapraklarının çıkardığı ses... v.b. gibi. Bunun sırrı da şudur: İnsanoğlu kıymetli ‐ kıymetsiz çeşitli unsurlardan meydana gelmiştir. Yer, gök ve ikisi arasındakişeyler bu unsurlardandır. Bütün bu sesler, cevherlerin, unsurların zikirlerinden ibarettir. Bu sesleri işiten kimse Allah Teâlâ’yı her lisanla (bütün varlıkların sesleriyle) teşbih ve takdis etmiştir. Bu anlayış tarikatın şartlarındandır. Bu istiğrak kuvvetli bir şekilde yapılan lisan zikrinin bir neticesidir.
İkinci İstiğrak:
Karanlık vücudun karanlığı,
Ateş zikrin ateşi,
Yeşillik ise kalbin yeşilliğidir.
Önce başın üstünden bir kapı açılır. Çünkü zikir güzel bir kelime oluşu ve bizzat O’na yükselişi dolayısıyla hususi yönü yukarısıdır, başın yan kısmıdır! Güzel kelime olan zikir Allah Teâlâ’ya yükselir. Allah Teâlâ’da kudsî nurlar ve ruhî vâridlerden meydana gelen fazl ve rahmeti ile onu mükâfatlandırır. Başından ayağına kadar onu emniyet, iman, rağbet, şevk, muhabbet, yakîn bilgi, sağlam ve irfan ile doldurur, o da dolar. Kalp bu esnada ferahlık hisseder bağlarından çözülür. Sıhhatli olması halinde Allah Teâlâ’ya rağbet eder. Bu istiğrak fenâ anlamındaki istiğrak değil, kalpte meydana gelen zikrin istiğrakıdır. Kalp, bir kuyu, zikir ise içindeki suya sarkıtılan ve su çıkarılan, boşaltan bir kova gibi hissedilir. Bu anda organlarda uçma hissi meydana gelir, alışılmışın dışında titreyen kişinin istemsiz hareketleri gibi zarurî hareketler görülür, Sen ne zaman zikirden susarsan, sükût haline geçersen, ana karnındaki çocuğun hareketigibi göğüsteki kalp zikir talep etmek için harekete geçer. Çünkü kalp Hz. İsa b. Meryem aleyhisselâm, zikir ise onun beslendiği sütü gibidir. Kalp, büyür ve kuvvetlenirse ondan çıkan iniltiler, Hakk’a yükselir, zikre ve zikredilene duyulan iştiyakın tesiri ile hasıl olan kendinden geçmeler ve sesler ona çıkar. Kalbin sahibi zikirden ve Allah Teâlâ’dan gafil ise, de, yani bunun farkında olmasa bile durum budur. KALBİN ZİKRİ, ARI VIZILTISINA BENZER. Ne çok yüksek perdeden karışık bir ses ne de aşırı derecede alçak ve gizli bir sestir. Kalpte meydana gelen zikrin alâmet ve işareti, önünde süratli bir şekilde nur saçan bir kaynak müşahede etmendir. Seyyâr onda tatmin bulur ve onu kendine dost edinir.
Bir başka alâmet ve işareti şudur: Zikir sağ tarafı, açar ve orayı damgalar. Tıpkı sende bir çıban çıktığı zaman bıraktığı iz gibi bir işaret bırakır. Ve oradan zikir nurları fışkırır. Sonra bu iz döne döne kalpteki zikir işinin yanına varıp, zikirle beraber kalp hizasına varır. Oradan yandan arkaya doğru bir dönüş yapar. O anda Seyyâr dâhilde ve hariçte bunu hisseder. Kalp ve kudsî ruh bu kapıdan çıkar. Böylece binici, bineğin üzerine yükselir, hâlbuki daha önce bu bineğin altında bulunuyordu. Burada binici ile latife‐i natıka, binek ile de vücudu kastediyorum. Daha sonra bununla bu binekle huzurlara, yüce makamlara, Hakk’ın huzuruna ve tecellilerine yükselir.
Üçüncü istiğrak:
İşaretleri
1‐Sen zikri bıraksan bile zikrin seni bırakmamasıdır. Bu sana gaybet hâlinden huzur haline geçişini hatırlatmak için zikrin sende, iç dünyanda uçmasıdır.
2‐ Zikrin başını ve diğer organlarını bağlamasıdır. Bu durumda ip ve bağlarla sıkı sıkı bağlanmış biri gibi olursun.
3‐ Artık zikir ateşi sönmez ve nurları gitmez. Aksine sürekli olarak bir taraftan yukarı çıkan, diğer taraftan aşağı men nurlar görürsün. Etrafındaki ateşler saftır, tutuşur ve yanar, durur. Şu halde
Dilin zikri; huzur hâli olmaksızın harflerle yapılan zikirdir,
Kalbin zikri; kalpteki huzurun zikridir.
Sırrın zikri; mezkûrda huzurdan gaybet zikridir.
Derece Düşme (Tenzili Rütbe)
Huzur hâline döndüğün zaman zikir anlaşılıyorsa bir derece inersin. Eğer huzurdan da Allah Teâlâ’dan da gafil olursan, sadece dilin laklakası ile uğraşıyorsun, demektir ki bir derece daha düşersin Bil ki; Zikir sadece dil ile söylense bile büyük bir saltanatı vardır. Fakat vücut ve varlığın perdeleri, zikir sultanının perdelerinden daha kalın ve kuvvetli olduğu için onun yanında zuhur etmesi mümkün değildir. Seyyâr, uyku veya gaybet hâli ile vücudu perdelerden soyununca vücudun bu zayıf halinden istifade ile zikir sultanı ortaya çıkar. Bu bir nurdur ki, ya üstten veya arkadan veyahut da önden seyyârın üzerine düşer. (Seyyâr) o anda titrer, sarsılır ve korkunun verdiği çaresizlik içinde zaruri olarak şunu der: “La ilahe illa’llâh”. Bundan sonra kendinde, muazzam bir kuvvet, dehşetli bir kudret bulur. İşte o zaman bunun tesiriyle secdeye kapanır, tevbe eder, ismi aziz olan Allah Teâlâ’ya teslim olur, mümin olur. Bu durum zikre hizmetçi olduğu ve ona devam ettiği miktarda zuhur edecektir.